Baya
geç yazılmış bir yazı olacak ama evime yeni gelebildim. Bayramın akabindeki
haftada başka bir yerdeydik. Bu bayram da ramazan bayramındaki gibi
Ankara-kayseri- Bartın yollarında geçti. Ne yardan ne de serden vazgeçebildim.
Kayseriye gitmeden önce Cuma günü aksaray’a gittik. Küçük görümcem betül abla
orda oturuyor eşi hacda olduğundan ve biri bebek olmak üzere üç çocuğu
olduğundan büyük görümcem Nurhan abla da onun yanındaydı
Yolumuzun
üzerinde Tuz Gölü vardı. Bende yakından görmek istedim.kenarlarında insanlar
dolaştığı için beyaz değildi. Yine de insana buz hissini veriyor üzerine
basınca kırılıp içine düşecekmişsin gibi.
Aksine
çok sert bir yapısı vardı
O
akşam Aksarayda kalıp ertesi sabah yola çıktık. Kısa bir yolculuktu ama Ali
Kemalle(betül ablamın haylaz oğlu) bir hayli zor oldu. Arka koltukta üç çocuk,
önde benim kucağımda tombiş bebek Ahmet Emin. Ali Kemal arkayı hallettikten
sonra ön tarafa da saldırmaya başladı. Araba kullanan dayısını bile rahatsız
etmeyi ve kardeşini uyandırmayı başardı.
Kayseriye
girince bağ evinde üzüm pekmezi yapanların yanına uğradık. (kayınvalidem, büyük
hala, kayınpederim, enişteler) daha önce pekmezden konuşurken eşim pekmezin
içine toprak koyulduğundan bahsetmişti de inanmamıştım ama gerçekmişşşş
Bu
bağdaki şirin ev
Bu
da sonbaharın simgesi sararan bir ağaç
Aradaki
iki gün harıl gürül geçti bi ara maklube yedik ama J betül abla yaptı ellerine sağlık çok
güzeldi
Bayram
geldi ve tabi evin bütün erkekleri kurban kesmeye gitti. İlk bizimki
kesildiğinden öğleden sonra geldiler. Ve iki günlük et kesme, doğrama,
paketleme işlerimiz başladı. O akşam etin bir kısmını kuşbaşı doğradık.
Kemikler etrafında et olup yemeğe koyulacaklar ve kemik suyu yapılacaklar
şeklinde ayrıldı. Ertesi gün kalan et kıyma çektirildi ve hemen paketlememiz
gerekti çünkü hava sıcaktı. Ben zaten hepsinde de paketleme servisindeydim.
Sonra
bu etleri koyacak dondurucu sorunuyla karşılaştık. Benimkileri eşimin amcasının
kızının dondurucusuna koyduk. Ayrıca bugün yani bayramın ikinci günü Refia’nın
doğum günüydü bir taraftan da ona koca bir pasta yaptık. Üzerini süsledim krema
torbası olmadığından buzdolabı poşetini delip de yaptım. Kübranın da geçen
haftaymış doğum günü onu da ekledik kıskançlık olmasın diye.
Kızlara
doğumgünü hediyelerini C&A dan aldık hello kityyli çorap ayakkabı. Kendime
de sıcacık yumuşacık bu çorapları almayı ihmal etmedim J
Ertesi
gün bartına yola çıkarken aldık etleri ama tam donmamıştı yumuşaktı. Ankaraya
uğrayıp onları bir güzel tıkıştırdım buzdolabının dondurucusuna. Ama hepsi
sığmadı tabi kalanı anneme götürdüm. Bartına varır varmaz yağmur başladı ve biz
dönene kadar dinmedi ne yazık ki. Hatta sel bile oldu bizim gideceğimiz köprü
kapandı neyseki sonradan sular çekildi.
Ertesi
gün herkesi (ananemler, teyzemler, dayımlar)bize kahvaltıya çağırdık. O akşam
da teyzem bizi davet etti harika şeyler yapmıştı yine ama ben çok toktum fazla
yiyemedim.
Teyzeme
kayseriden aldığım kek fanusunu hediye ettim. İçine de senanın yaptığı nutellalı
milföyleri koyduk
Cumartesi
günü biraz dolaştık dışarıda. Bartın’ın en tanınmış pastanesine de uğramayı
ihmal etmedik Balkaya.
Akşama
ananemdeydik hep beraber. Bavul yerleştirme operasyonları vardı. Bu da
zehra’nın bavula sığma çabaları
Pazar
günü geldi çattı annem bu günün gelmesini hiç istemiyordu. Çünkü bugün ayrılık
günüydü. Almanya’dan üç haftalığına gelen dayım, yengem ve Zehra, ben,eşim ve
Rana herkes yollara düştü. Önce dayımları İstanbul’a uğurladık sonra da biz gittik.