Ravzamın 8. yaşını doğduğu yer olan
Ankara Yenimahalle’de kutladık. Doğum gününü her zaman Bartın’da yapardık, ben
giderdim ya da gittiğim zamana denk getirirdik. Bu sefer ben gidecek durumda
değildim, teyzemler ve annemin Ankara’ya gelmesi denk gelince bizim evde
yaptık. Ben kuzuma bol çikolatalı, muzlu ve renkli bir pasta yaptım. Ravza
renkleri çok seviyor bu yüzden renkli olsun istedim pastası. Bu pastanın tarifini
bir önceki yazımda verdim.
31 Aralık 2015 Perşembe
15 Aralık 2015 Salı
Çok Çikolatalı Doğum Günü Pastası
Krema malzemesi biraz pahalı olsa da
yaptığınızda asla pişman olmayacağınız enfes bir pasta. Ravza’nın doğum günü
için yaptım ve herkes bayılarak yedi. Buyurun tarif
Pandispanya:
4 yumurta
1.5 su bar. toz şeker
1 çay bar. su
1 çay bar. sıvıyağ
1 pk kakao (25gr)
2-2.5 su bar. un
1 pk kabartma tozu
1pk vanilya
Krema:
300 gr. Sütlü çikolata
1 kavanoz fındık kreması (350gr)
2 pk. Hazır krema (400 ml buzdolabında soğutulmuş)
Arasına 2 muz süslemek için bonibon ve fındık kırığı
Yapılışı :
1.Yumurta ve şekeri mikserle iyice çırpın. İçine
sıvıyağ ve suyu ekleyip çırpmaya devam edin.
2. Un, kabartma tozu, vanilya ve kakaoyu da ekleyip düşük
devirde biraz daha çırpın.
3. Yağlanmış yuvarlak tepsiye karışımı döküp 180 derecede
pişirin. Pişince keki eninden ikiye ayırın.
4. Krema için çikolatayı benmari usulü eritin. Tamamen
eriyince içine fındık kremasının hepsini boşaltın. Çok kısa süre mikserle
çırpın.
5. 2 paket soğuk kremayı karışıma ekleyip tekrar çırpın.
12 Aralık 2015 Cumartesi
Bebek Hazırlıkları Part 1 :)
Kızımız için bebek odası almaya karar verince,
iki kişi olarak bütün odalarını doldurduğumuz evimizin bir odasını boşaltmakla
başladık işe. Çocuk odası yapmayı düşündüğüm odada üç adet kitaplık, çalışma
masası ve ütü masası bulunuyordu. Bu kitaplıkları cam balkonla kapattırdığımız
balkona koymaya karar verdim. Fakat benim balkonun ancak yıkanarak
temizleneceğine dair inancım kitaplıkları olduğu gibi balkona koymamıza engel
oldu. Babam onlara ayak yaptırdı annem de monte etti ;)
Sonuç olarak üç kardeş kitaplık yeni
mekanlarına yerleştiler.
Bebek odasını boşaltınca bir de doldurması
vardı tabi. Onu da ayrı bir yazıda anlatırım inşallah. Bu arada yavaş yavaş
bebek kıyafetleri ve diğer gerekli malzemeleri de almaya başladım. Aslında daha
çok annem ve Rana aldılar. İlk torun ilk yeğen heyecanıJ ben de onları bebekler için özel deterjanla
yıkadım, kuruttum
Sonra da ütüledim, katladım. Minik minik
giysileri ütülemek çok zevkliydi.
3 Aralık 2015 Perşembe
Dünya Engelliler Günü
Bir engellinin hayatta yaşadığı
zorlukları ancak engelli yakını olunca anlayabilirsiniz. Biz de bundan 8 yıl
öncesine kadar bilmiyorduk. Ravza’mız doğunca öğrendik herşeyi… Doktorların
bebek dünyaya gelmeden onu öldürmeye nasıl da can attıklarını. Onu, anne-babasına
ve vatana bir yük ve fazlalık olarak gördüklerini öğrendik. Onlara göre
doğduğunda yürüyemeyecek, konuşamayacak, zekası yerinde olmayacak birinin
yaşamaya hakkı yoktu. Oysaki Allah katında her can her insan değerliydi ve
yaşamaya hakkı vardı. Bütün bu dayatmalara, yıldırma çabalarına karşı dimdik
ayakta durdu annem ve babam. Allah razı olsun onlardan ve şimdi de özveriyle
büyütüyorlar kardeşimi.
Benim değinmek istediğim başka bir
konu aslında. Toplumun engelliler konusunda ne kadar duyarsız ve bilinçsiz
olduğu konusu. Bir kere şehirler, sokaklar, binalar kesinlikle onlar
düşünülerek inşa edilmiyor. Belediyelerin, müteahhitlerin, mimarların bu
hassasiyette olması gerekiyor. Bir kaldırım ya da bina yaparken ona küçük bir
rampa koymak bu kadar mı zor? Ya da bazı yerlere asansörler yapılıyor fakat
çalıştıklarını hiç görmedim. Çalışsalar da onlara ortopedik engeli olanlar
değil de insan ve vicdan engeli olanlar biniyor!! Park yerlerinde engelli
arabalar için ayrılan yerlere kendini uyanık! zanneden zavallılar park ediyor.
Halbuki böyle bir aracın camında engelli otosu olduğuna dair bir belge olması
gerekiyor. Bütün bu yapılan hataların da hiçbir yaptırımı yok maalesef. Zaten
bu işler cezayla, zorla olacak işler değil. Zihinlerin ve vicdanların düzelmesi
gerek.
Diyelim gezmek için zar zor bir yere
gittiniz. Bitmiyor yine çile. Bu sefer kendini bilmez insanların davranışları
yakıyor canınızı. Çocuğun üzerine, ayaklarına çevrilen dik bakışlar. Hepsine
“ya önüne bak kardeşim kendi işinle ilgilen” diyesim geliyor. Hele o zehirli
sözler yok mu…. “Aaa koskoca kız hala bebek arabasında, kucakta taşınmaya
utanmıyor musun” bir düşün beyinsiz insan önce bir düşün!! Eğer o yaşta ve o
boyda çocuk hala arabada itiliyorsa bir sebebi vardır mutlaka. Bunu
şımarıklığından yapmıyordur. Hiçbir anne-baba da sekiz yaşındaki çocuğu
kucağında taşımaz herhâlde.
Lütfen artık herkes başkalarıyla
uğraşacağına kendiyle uğraşsın. Bakışlarıyla ve sözleriyle kimse kimseyi
rahatsız etmesin. Kendinin de bir engelli adayı olduğunu hiçbir zaman
unutmasın. Asıl engeliler ise kalbi engelli olanlardır. İnsanlığını yitirmiş
olanlardır….
21 Kasım 2015 Cumartesi
Çikolatalı İrmikli Toplar
Malzemeler: 3 su bar. süt
7 çorba kaş. Tozşeker
7 çor. Kş. İrmik
1 pk vanilya
1 paket krem şanti
1 kutu hazır krema (200ml)
2 paket bitter çikolata (160 gr)
Yapılışı: Süt, irmik, şeker ve vanilyayı pişiriyoruz. Soğuyunca krem şantiyi
toz halde içine katıp, kaşıkla karıştırarak yediriyoruz. Elimizi ıslatarak top
top yuvarlıyoruz ve buzdolabına koyuyoruz.
Kremayı kaynama noktasına gelene kadar ısıtıyoruz.
Kaynatmadan ocaktan alıp ve kırdığınız çikolataları içine atıyoruz ve karıştırıyoruz.
İrmikli toplarımızı bu sosa batırıp soğumaya bırakıyoruz. Buzdolabında
dinlendiriyoruz. Afiyet olsun.
18 Kasım 2015 Çarşamba
Safer ayı uğursuz mu??
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ömrü
boyunca cahiliyeyle mücadele etmiş onların yanlış inançlarını düzeltmek için
uğraşmıştır. Cahiliyye dönemi diye adlandırdığımız bu dönemde insanlar şu anki “cahil"
kavramından anladığımız manada hiç bir
şey bilmez değillerdi. Aksine okuma-yazma bilen hatta çok etkileyici şiirler
yazanlar da vardı. Buradaki “cahil”den kasıt Allah’ı hakkıyla tanımama
inançlarına şirk, hurafe karıştırmalarıdır.
Gelelim Safer ayına. Bu ay geldiğinde
şu paylaşımları çok görürsünüz “Safer ayı bela ayı, bilmem kaç bin bela birinci
kat semaya indi, bunlardan korunmak için şu dualar ve namazlar..” bu türden
uzayıp giden yanlış telakkiler. Oysaki belli bir zamana, döneme, eşyaya vs.
uğursuzluk atfetmek İslam’a tamamen zıttır. Allah’ın yarattığı zaman kavramında
neden bazı aylar uğursuz olsun da bütün belalar insanların üstüne hücum etsin? Kaldı
ki Allah-u Teala Şura suresi 30. Ayette şöyle buyuruyor “Başınıza gelen
herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla
beraber) Allah çoğunu affeder.”
Safer ayı, cahiliye Arapları
tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan
sayılıyordu. Rasulullah s.a.v ise “Umre her zaman helâldir!” buyurarak
bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştır. (Buhari, Hac, H. No:777) Günümüzde ise bu yanlış inancın hala devam ettiğini
görüyoruz. Halbuki Peygamberimiz ümmetini uyarıyor ve şöyle diyor “Eşya da
uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir
uğursuzluk yoktur.” (Müslim, Selâm, 102) Bu hadis-i şeriflere rağmen hala bu uydurulmuş söylentilere inanmak ve
bunu insanlara yaymak, internette paylaşmak akıl kârı değildir. Lütfen dinimizi
ana ve sahih kaynaklarından öğrenelim ve öğretelim diyorum. Yazımı yine Peygamberimizin
kendimize ilke edinmemiz gereken bir sözüyle bitiriyorum : “İslâm’da taşe’üm
(uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe’ül (iyiye yorma) dır.” (Buharî, Tıb, 54)
11 Kasım 2015 Çarşamba
Arkadaş Sofraları
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ
الصَّادِقِينَ
“Siz ey iman edenler! Allah’a
karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve dürüst kimselerle birlikte olun.” Tevbe
119
Ankara’da hiç arkadaşım yok desem de
var aslında hem de çok tatlı arkadaşlarım var. Tek sorun sık görüşemememiz ve
evlerimizin yakın olmaması. Yine de birkaç kez birbirimize gidip geldik. Onlarla
ortak noktamız hepimizin ilahiyat mezunu olması. İsimlerini kendilerine
sormadığım için yazamayacağım. Biriyle lisansta bir yıl aynı evde kaldık, iki
tanesi Ürdün’den arkadaşım bir tanesi de onun ablası. Hep yapmayı düşündüğümüz
şey bir araya gelip ilmî konularda konuşmaktı. Geçen haftalarda davet ettim
kızları fakat çocuklardan değil sohbet bir araya bile gelemedik J olsun niyetimizde vardı en azından. “Ameller
niyetlere göredir” demiyor mu Efendimiz? Bundan sonra her ay toplanalım diye
kararlaştırdık.
Ben o gün arkadaşlarımı salonumdaki
büyük masada ağırlamayı düşünüyordum böyle güzel örtüler serip, çayımızı da
altında mum yanan cam çaydanlığa koyup… Fakat öyle olmadı çünkü kızlar orası
kirlenmesin mutfaktaki masada yiyelim diye ısrar ettiler. Ah benim düşünceli
arkadaşlarım J benim menüm de ise
şunlar vardı:
Pizza
Trileçe (Teyzeciğim yaptı, hafta sonu
bana gelmişlerdi)
Patlıcanlı Börek
Makarna Salatası
Sandviç Kurabiye (yine teyzecim
gelirken getirmiş ben arasına nutella sürdüm)
Bir dahaki toplantımızda ise 7 aylık
Selim’in annesine gittik. En rahat kişi bendim çünkü benim kızım henüz dünyaya
gelmedi. Başlangıçta hep beraber oturduk masaya fakat sonra ben tek başıma
kaldım :D herkes bebişiyle ilgilenmek zorunda kaldı çünkü. 21 aylık Ahmet Said’imiz,
10 aylık Mehmet Fatih’imiz, 7 aylık Selim’imiz vee 4 aylık Zeynep’imiz var. Bir
de benim kızım katılacak aralarına inşallah en küçük olarak. Bu sefer birkaç kelam
etmeyi başardık çok şükür. Menümüz de şunlar vardı:
Patatesli Börek
Tel Şehriye Salatası
Tiramisu
Çikolatalı İrmik Topları
Bu arada masada gördüğünüz keçe
servisler de benim parmağım var. Biraz da reklam yapalım ;)
Bu buluşmalarımızın dünyamıza ve
ahiretimize faydalı olması, bize yeni bilgiler katması, evlatlarımızın da bu
atmosferden teneffüs etmesi ve başta zikrettiğim ayetin delaletine mazhar
olabilmemiz duasıyla.
3 Kasım 2015 Salı
En iyi nutella yeme yöntemi :)
Çocuklarınızın bayılarak yiyeceği bir
tarif. Yine hafta sonu kahvaltılarında vazgeçemeyeceğiniz bir tat olacak. Eveet
pankekten bahsediyorum J
PANKEK
Malzemeler :
2 yumurta
1 yemek kaş tozşeker
3 yk sıvıyağ
1 su bar. süt
1 pk vanilya
½ pk kabartma tozu
1,5 su bar. un
Üzeri için: Nutella, muz, fındık, Hindistan cevizi
Yapılışı: Bütün malzemeleri tel çırpıcıyla karıştırın. Karışımdan bir kepçe alıp teflon tavaya dökün. Üzeri kabarıp göz göz
olunca ters çevirin. Diğer tarafını da pişirin. Üzerine istediğiniz malzemeyi
ekleyip afiyetle yiyin J
31 Ekim 2015 Cumartesi
Kahvaltı Menüsü
Hafta sonu olunca insan, kahvaltıda ekstra bir şeyler olsun istiyor.
Çeşit arttıkça kahvaltı süresi de uzuyor J İşte size hem pratik hem de nefis
bir tat.
KREMALI PATATES
Malzemeler: 4-5 patates
1 kutu hazır krema
Pul biber, kırmızı toz biber, nane,
susam, karabiber ve tuz
İsterseniz biraz sıvıyağ
Yapılışı: Patatesleri soyup küp küp doğrayın. Kremanın hepsini, baharatları
ve tuzu da ekleyip karıştırın. Geniş bir fırın kabına koyup 200 derecede
patatesler yumuşayana kadar pişirin. Afiyet olsun
26 Ekim 2015 Pazartesi
Hamileliğin ilk 4 ayı
“Biz insana anne babasına iyi
davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle
doğurdu!”
Ahkaf suresi 15. Ayette Allah-u Teala’nın buyurduğu gibi anneler ne
sıkıntılarla geçiriyor hamilelik sürecini ve yine zahmetle doğuruyor yavrusunu.
Bir hocamız demişti hiç unutmuyorum; “anneler doğum sancısı çekmese bebekler
dünyaya gelmeye yol bulamazlardı”. Doğum sancısı sayesinde rahim açılıyor ve
bebek de bir yol bulmuş oluyor.
Annelik bir sanat olduğu için Rabbim
ilk günden itibaren hayat boyu bitmeyecek bir sürece hazırlıyor sizi. Çoğu
hamilelikte olan bulantı ve kusma insanı bambaşka bir hale getiriyor.
Sevdiğiniz şeylerden bir anda tiksinmeye başlayıp; hiç yemediğiniz şeyleri yer
hale gelebiliyorsunuz. Karnınız acıkıp açlıktan mideniz bulanır; yemek
yediğinizde tekrar bulanır. Böyle kısır bir döngünün içine girebilirsiniz.
Çubuk krakerler can yoldaşınız olur; açlığınızı ve bulantınızı bastırmak için. Acaba
ne yesem de midem bulanmasa hem de açlığımı giderse diye düşünmeye başlarsınız.
Vücudunuz ise ne istediğini biliyordur, ona gerekli olan şeyleri ister. Bazen
de hiç bir şey istemez. Yani bazı hamilelerde her yediğini kusma gibi bir durum
söz konusu olabiliyor.
Benim durumum bu kadar vahim olmadı
çok şükür. Fakat o kadar değişti ki huylarım kendimi tanıyamaz hale geldim. Çok
sevdiğim hurmayı, kuru inciri, cevizi yiyemez çayı içemez hale geldim. Hatta okulda
çay içen arkadaşlara hayret ediyordum Allah’ım nasıl içiyorlar diye. Bir kere
kokulara karşı çok hassas oluyorsunuz. Sadece kötü kokulara karşı değil bazen
de parfüm kokusundan rahatsız olabiliyorsunuz. Benimse en çok tiksindiğim soğan
ve sarımsak kokusu oldu. Dolayısıyla yemek yapamaz hale geldim. Hatta bu
ikisini görmeye bile tahammülüm yoktu. Fakat başkası yapıp getirirse onu çok
güzel bir şekilde yiyordum J Bu dönemde en büyük destekçim eşimdi. Yemek konusunda
hiç problem çıkarmadı çoğu zaman da kendi yaptı sağ olsun. Anneciğim de uzakta
olsa da desteklerini hiç esirgemedi. Bir sürü soğan kavurup onları yemeklerde
kullanmam için plastik bardaklara koydu ve bana gönderdi. İşte annelik böyle bir
şey…
Yine bu dönemde; yani hamileliğimin
ilk dört ayında bana sürekli yemek getiren komşum Betül’ün iyiliğini hiç
unutamam. Sağolsun her yaptığından bir tabak bana da verdi ve ben de afiyetle
yedim J kendi kendime dedim ki etrafımda
yakınımda bir hamile olursa mutlaka ona yemek yapıp götüreceğim. Bana bu
dönemde destek olan herkesten Allah razı olsun.
Bütün bu bulantı ve tiksintilerin
dışında canınızın isteği şeyler de oluyor. Benim canım genelde karbonhidrat
türü ve de bulgurlu şeyler çekti. İstanbul’da yüksek lisans yaparken sabahları
aldığımız bir poğaça vardı. Bağ pastanesinin dereotlu, havuçlu, peynirli
poğaçası. Nefis olur kendileri. Ondan canım çekti mesela, çekinerek İstanbul’daki arkadaşım Betül’e söyledim. Sağolsun kargoyla yolladı bana.
İşte
böyle garip hallere sokuyor hamilelik insanı. Ama hiç telaşlanmayın, bunların
hepsi dört dolup beşinci aya girdiğinizde geçiveriyor. Bana doktorum hep şunu
söylerdi azalan bir seyri olacak grafik çizgisi sürekli aşağıya inecek ve sona
erecek. Bense biraz mızmızlanarak bu durumu geçirecek bir ilaç istedim
kendisinden. O da bana rennie duo şurubunu önerdi. Bir süre kullandım midemi
rahatlatmak için. Sonuç olarak bu günler geride kaldı ve şimdi hiçbir şeyden
yiyecekten tiksinmiyor, güzelce soğanımı kavurup yemeğimi yapıyorum ;) siz de
rahat olun gelip-geçici bir süreç bu.
20 Ekim 2015 Salı
Kıbrıs Tatlısı
Teyzemler hafta sonu için Ankara'ya geldiler. Ben de yemek sonrası çayla beraber yenilmesi için bu tatlıyı denedim çok güzel oldu. Öyle şerbetli, kremalı olduğuna bakmayın çok hafif nefis bir tatlı. Mutlaka deneyin :) bu ölçüler büyük dikdörtgen borcam için.
Malzemeler: 4 yumurta
½ su bar. tozşeker
1 su bar. galeta unu
1 su bar. ceviz içi (ince çekilmiş)
1 su bar. Hindistan cevizi
½ su bar. sıvıyağ
1 pk vanilya
1 pk kabartma tozu
Şerbet: 2 su bar. su
2 su bar. şeker
Birkaç damla limon suyu
Krema: ½ su bar. tozşeker
2 çorba kaş. Mısır nişastası
2 çr. Kaş. Un
4 su bar.süt
1 pk hazır krema
Üzerine hindistan cevizi
Yapılışı: 1. Kek için şeker ve yumurtaları
çırpın. Diğer kek malzemelerini katıp çırpmaya devam edin. Normal kekten daha
koyu kıvamlı olacaktır korkmayın.
2. 170 derece fırında pişirin. Pişip pişmediğini
bir bıçak ya da kürdan batırıp test edin
3. Kek pişerken şerbet malzemelerini
kaynatın. Sadece 5 dakika fazla kaynatmayın. Keki fırından çıkarıp ılıyınca
yine ılık olan şerbeti üzerine dökün
4. Krema malzemelerini hazır krema
hariç pişirin. Ilıyınca içine kremayı da ekleyip mikserle çırpın. Şerbetli kekin
üzerine dökün ve buzdolabında bekletin.
13 Ekim 2015 Salı
Zeytinli Açma
ZEYTİNLİ AÇMA
Malzemeler: 1 pk yaşmaya
1 su bar sıvıyağ
2 su bar ılık süt
1 su bar ılık su
3 yk toz şeker
1 tatlı kaş tuz
2 yumurta (sarıları üzerine)
100 gr. Tereyağ (oda ısısında
yumuşamış)
Aldığı kadar un
Zeytin ve ceviz
Yapılışı: Öncelikle bir kaseye yaş mayayı koyun
üzerine bir kaşık tozşeker ve ılık suyu ekleyin ve kabarmasını bekleyin.
Tereyağ hariç diğer malzemelerin
hepsini ekleyip hamuru yoğurun. Yaklaşık olarak 6-7 su bardağı un alıyor. Yumuşak
bir hamur olması gerekiyor. Yarım saat dinlendirin.
Hamurdan büyük bir parça alıp oklavayla
açın. Açtığınız hamura iyice yumuşamış olan tereyağını sürün.
Daha sonra 8 eşit parçaya bölün ve
her birine iç malzemeden koyup rulo yapın. İsterseniz daha farklı şekillerde
yapabilirsiniz.
6 Ekim 2015 Salı
Trileçe
TRİLEÇE
Malzemeler: 5 yumurta
1,5 su bar. şeker
1 çay bar. sıvıyağ
1 çay bar. süt
2 su bar. un
½ su bar. irmik
1pk vanilya
1 pk kabartma tozu
Şerbet: 2 pk. Hazır krema
1 su bar. şeker
3 su bar. süt
Üzerine : Hazır karamel sos
Yapılışı: Yumurta akları ve sarılarını ayırın.
Aklarıyla şekeri çırpın. Sarılarını da ayrı bir kapta çırpın. Sarılarını aklara
katıp yavaşça karıştırın.
Diğer malzemelerini de ekleyip
kaşıkla karıştırın. Büyük dikdörtgen borcamı yağlayıp karışımı dökün. 170
derece fırında pişirin.
Kek soğuyunca üzerine çatal ya da
kürdanla delikler açın. Şerbet malzemelerini karıştırıp, şeker eriyene kadar
ısıtın. Kaynatmadan ılık bir şekilde bırakın. Kekin üzerine dökün. Daha sonra
da karamel sosu üzerine dökün. Bir gece buzdolabında bekletin. Afiyet olsun.
3 Ekim 2015 Cumartesi
Sebzeli Salata
Malzemeler:
2 havuç
2 kabak
2 kırmızıbiber
7-8 kornişon turşu
500 gr. Süzme yoğurt
2 yem kaş mayonez
Dereotu, tuz
Yapılışı: Havuç ve kabağı ince jülyen şekilde doğrayıp
sıvıyağda kavurun. Kırımızı biber közleyip kabuğunu soyun. Küp küp doğrayın. Turşuları
küçük küp doğrayın. Tüm malzemeyi karıştırın. Dereotunu da doğrayıp içine ilave
edin. Afiyet olsun.
28 Eylül 2015 Pazartesi
Ankara-Bursa-İstanbul :)
Bursa,
Türkiye’nin en güzel büyükşehirlerinden biri. Tarihî dokusuyla, yeşilliğiyle,
güzelliğiyle İstanbul’la yarışacak derecede özelliklere sahip. Osmanlı’nın ilk
başkenti olması nedeniyle cami, han, hamam gibi yapılarda Osmanlı mimarisini
yansıtıyor. Ayrıca ilk dönem Osmanlı padişahlarının türbeleri de burada
bulunmaktadır. Deniz görmek isterseniz Mudanya, Gemlik gibi ilçelerinde
Marmara’nın havasını koklayabilirsiniz. Trafikte ise yine İstanbul’la yarışıyor
tabi orası kadar kalabalık bir nüfusu yok. Bir hafta sonu Ankara artık üstüme
üstüme gelmeye başlayınca Bursa’ya kaçalım dedik. Hem de üniversiteden en yakın
arkadaşım Serra’yı ve de tatlı kızı Bengisu’yu çok özlemiştim. Minnoşumu en son
8 aylıkken görmüştüm şimdi ise 2 yaşına girmesine dört ay vardı. Kardeşlerimden
hatırladığım kadarıyla kız çocukları oyuncak bebek arabalarını çok seviyorlar
ben de öyle bir şey aldım Bengisu’ya. Kesinlikle doğru bir karar vermişim;
çünkü çok beğendi hediyesini kuzucum J
Ben de
arkadaşıma ilk defa denediğim cocostar kurabiye yapıp götürdüm.
Akşam da
Serra’nın yaptığı tatlıyla beraber yedik. Konuşacak o kadar çok şey vardı ki. Hele de konu bebek
olunca ve o benden daha tecrübeli olunca sorularım hiç bitmedi. Onu mu alayım
bunu mu alayım, bebek odasını nasıl yapayım, gelenlere hediye ne vereyim,
mevlidi nasıl yaptın…. Uzayıp giden sorular.
Ertesi gün
Bengisu’yu uyutup ve ananesine bırakıp, benim lavanta keselerim için kumaş
bakmaya gittik. Minik puantiyeli pembe-beyaz bir kumaş düşünüyordum ama yokmuş.
Biz de pötikareli aldık. Bir de Serra teyzesi kızıma nevresim takımı dikmek
için baykuşlu cici bir kumaş daha aldı.
Ulu caminin
etrafındaki dükkanlardan biri de bebettoydu. Oraya girince çok beğendiğim bu
kadife takımı almadan edemedim.
Nohut
battaniye, saç bandı, zıbın takımı da bunu izledi.
İnsan
hamileyken her aldığına uzun uzun bakmak istiyor J eve gelince de bir posta serdim
baktım. Sonra Misi köyü diye bir yere gittik. Derenin yanında hatta üstünde bir
çay bahçesi var. Hep hayal ettiğim şeydir ayaklarımı suya sokarken çay içmek..
fakat o gün iş makineleri vardı ve molozları dereye dökmüşler. Çok kötü olmuş L
Serranın eşi çalıştığı için bizimle
gelemedi ama çok iyi bir rehberimiz vardı. Yol boyunca bizi “şurdan,şurdan”
diyerek yönlendirdi J
orada çayımızı içtik
çiğ böreğimizi yedik.
Akşam,
Bursa’yı tam tepeden gören Hünkar Köşkü’ne gittik. Baya kalabalıktı, zar zor
yer bulduk.
Ertesi gün
(Pazar) kahvaltımızı yapıp yola çıktık. İznik Gölü’ne uğrayalım dedik. Ben
Bursa’da okuduğumdan annemlerle gitmiştik bir-iki kez fakat eşim hiç
görmemişti. Deniz gibi büyük bir göl. Ama yolumuzu çok uzattı İstanbul’a gitmiş
kadar olduk.
Bir sonraki
hafta aile dostumuzun düğünü için İstanbul’a gittik. Ali amca, babamın asker
arkadaşı; senelerdir bağlarını koparmamışlar, evlenmişler çoluk çocuğa
karışmışlar, o çocuklar büyümüş evlenmiş hatta onların da minik bebekleri
olmuş…. J böyle bir dostluk işte. Biz de Ali
amcanın üç numaralı çocuğu İbrahim’in düğün davetine icabet ettik. Cumartesi
sabahı uçakla gittik İstanbul’a.
Düğün akşam olduğundan o vakte kadar olan
zamanı gezerek değerlendirmek istedim. Gülhane Parkı’na gittik. Beltur’un
mekanında kahvaltımızı yaptık.
Parkı gezmeye
başladık. Gitmeden önce internetten yorumlara bakmıştım, orda parkın bakımsız
olduğundan bahsediyordu fakat bana göre çok güzeldi. Ankara’da ne yazık ki
böyle bir park bile yok L İstanbul belediyesi bu konuda çok iyi çalışıyor.
Parkın biraz
yukarısında tam seyirlik deniz manzaralı bir çay bahçesi var, biraz da orda
oturup kalktık.
İstikamet
Karaköy. Bir Güllüoğlu’na uğrayıp düğün evine doğru yola çıktık.
Düğün salonu,
yemekler çok güzeldi. Allah bir ömür mutlu mesut etsin inşallah İbrahim ve
Kübra’yı J darısı bekarların başına olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)