10 Kasım 2013 Pazar

bir YAZARın ardından..


Bir program vesilesiyle Ankara’ya gelen Vehbi Vakkasoğlu’yla konuşmasından önce kısa bir sohbet yapma fırsatım oldu. Maraşlı olduğunu bildiğimden ve iki buçuk yılım Maraş’ta geçtiğinden ordan konu açtım. Kahramanmaraş edebiyatçılarıyla şairleriyle meşhurdur bilirsiniz. Bu ilham nerden geliyor diye sordum. Ben Karadenizliyim ya hani bana en güzel kendi memleketim geliyor maraşı çok beğenmezdim fizikî olarak. İnsanlar buranın neresinden etkilenip de şiir yazmışlar diye düşünürdüm hep. Bu sorunun üzerine hocamız şöyle açıkladı: Maraş birçok bölgenin ortasında bulunuyor hatta hep karıştırılır hangi bölgede diye. Farklı bir iklimi vardır bu insanları etkiliyor tabi. Birde manevi atmosferi var iki sahabînin kabri orda. Ukkaşe r.a. ve Malik b. Ecder bu da etkili tabi”

Ben de maraş’a gidiyor musunuz hocam diye sordum. Benim için sekiz ay önce Maraş bitti dedi. Gözleri doldu çünkü sekiz ay önce annesi vefat etmiş. Ondan sonra gidemedim oraya. Bugün bile elim telefona gidiyor annemi aramak istiyorum ama yok dedi. İnsan kaybettikten sonra çook pişmanlıklar yaşıyor, eğer anneniz hayattaysa onu sık sık ziyaret edin dedi.

Ve ben bir kez daha anladım ki bir insan kaç yaşında olursa olsun annesini kaybettiğinde derinden etkileniyor. Eşi, çocukları hatta torunları olsa bile onun eksikliğini hep gönlünde hissediyor. Tabi bu konuşma benim gibi “anne düşkünü” birini çok etkiledi. Ben de okurken de çalışırken de ne yapar eder annemi, ailemi görmeye giderdim. Bazı hocalarım derdi hala alışamadın Zeliha diye. 14 yaşından beri gurbetteyim ama alışamadım ya da alışş olsam da o özlem hiçbir zaman dinmiyor.
Ana başta tac imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlat pîr olsa da

Anaya muhtaç imiş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder